Ben küçükken, kıvır kıvır sarı saçları olan sürekli etrafına gülücükler saçan bir kızdım... Herkes tarafından o kadar çok sevilirdim ki...
Kreşten servisle döndüğümde annem beni ararmış acaba bugün kim aldı diye?
Anaokulundayken okul müdürümüz arkadaşları geldi mi bazen beni sınıftan çağırtır, arkadaşlarıyla tanıştırırdı. Bazı akşamlar beni elimden tutup evime kadar o bırakırdı.
Küçüklere hep sorar ya büyükler "Benim kızım olur musun?" diye. Bana da hep sorarlardı. Evet deyince çok mutlu oluyorlar diye hep "Evet" derdim. Küçüklükten beri insanları mutlu etmek gibi bir huyum varmış :))
İlkokuldayken hatırlıyorum, bütün arkadaşlarım elimden tutmak için birbirleriyle yarışırdı...
Mahallemizde, çevremizde herkes benimle oynamak, herkes benimle arkadaş olmak isterdi...
Komşularımız, annemin iş arkadaşları beni çok sever, çocuklarına hep örnek olarak gösterirlerdi...
Çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Çok sevimli, sürekli gülücükler saçan, kimseyi kırmayan, incitmeyen, kendimden çok başkalarını düşünen, her zaman büyüklerine saygılı, herkesi seven bir çocuktum çünkü...
Küçükken iyi özelliklere sahip olmak, herkes tarafından takdir edilen güzel şeyler olup sevilme nedeniyken; büyüyünce iyi özelliklere sahip olmak herkes tarafından kıskanılan, çekilemeyen şeyler olup insanın sevilmeme nedenleri oluyormuş...
Küçükken sanırdım ki, büyükler her şeyin en doğrusunu en güzelini bilir. Biz küçüklerin büyüklerden öğreneceği çok şey var. Şimdi anladım ki, aslında büyüklerin çocuklardan öğreneceği daha çok şey varmış. İnsan büyüdükçe ego'su da büyüyormuş, egosuna yenik düşüyormuş çünkü. Yüreği saf sevgi dolu çocuklarsa büyüklere sevgiyi öğretmek için buradaymış...
Yorumlar
Yorum Gönder